Realist
ve idealist felsefeden etkilenen esasicilik, ağırlıklı olarak realizmin izlerini
taşıyan bir eğitim akımıdır.
Bu akıma göre; insan genel olarak
kültürel bir varlıktır. Eğitim, insanlığın mirası olan bilgi ve beceriye dayandırılmalıdır
(Hançerlioğlu’ndan aktaran Kaygısız,
1997).
Bu anlamda esasicilik geleneksel
eğitim yaklaşımlarından biridir. Geçmiş deneyimler ve kültürel miras bu akımda
önemli yer tutar. Esas olan değişim değil değişmemedir. Dolayısıyla kültürel
mirasın, geçmiş deneyimlerin aktarılması söz konusudur. Yine bu akıma göre
Sönmez (2007);
İnsan aklı doğuştan boştur. Tüm bilgiler sonradan
öğrenilir (aposteriori). Bunun için öğrencinin ders işlenirken soru sorması
olanaksızdır. O yalnız öğretmeni dinleyecek, onun dediklerini hiç itiraz
etmeden yapacak, bilgileri ezberleyecektir. Her insan her şeyi öğrenemez. Eğitim
sıkı ve zor bir iştir. Disiplin ve çaba ister (s. 73).
Bu çalışma ile “Anonim Sanatçı-Sünger Bob” adlı çizgi filmde geçen
olaylar esasici eğitim ve daha geniş manada geleneksel eğitim anlayışları ile karşılaştırılmaya
çalışılmıştır. “Anonim Sanatçı” adlı videoda geçen bazı diyaloglar:
1)
“Onları
kendim gibi şekillendireceğim.” (Öğretmen)
Öğretmen otoritenin, bilginin
kaynağıdır; aktaracıdır. Öğrencinin ön deneyimleri ya da ön bilgileri,
ihtiyaçları önemsizdir. Önemli olan öğretmenin aktaracağı bilgilerdir.
2)
“Sanat
bir eğlence değildir, oyun hiç değildir. Çok çalışmak gerekiyor.” (Öğretmen)
Yukarıda
da belirtildiği gibi esasici eğitim ve geleneksel eğitim anlayışlarında sıkı disiplin
ve zorlama vardır. Eğitim bir dışarıdan oluşturma, aktarma sürecidir. Dışarıdan
gerçekleştirilen bu süreçte zorlama, çok çalışma, otorite, hiyerarşi vardır.
3)
“Benim
yeteneğim yok.” (Öğretmen öğrenciden bunları tekrarlamasını
istiyor.)
“Bay
Dokunaç çok yetenekli.” (Öğretmen
öğrenciden bunları tekrarlamasını istiyor.)
Sönmez (2005);
Eğitim durumlarında, konular ve dersler
önemli olduğundan dolayı, öğrenci değil; öğretmen merkezdedir; çünkü kültürel
mirasın temsilcisi öğretmendir. O, doğru ve tutarlı bilgilerle donanıktır. Öğrenci,
doğuştan hiçbir bilgi ve beceriye sahip değildir. O, görüş, sav üretecek,
beceri gösterecek düzeyde olmadığından, öğretmenin dediklerini ezberlemek, yapmak,
tekrarlamak zorundadır (s. 93).
Görüldüğü üzere böyle bir eğitim sisteminden geçen bireyin (öğrencinin) yetenekleri ve becerileri istenilenin aksine körelmektedir. Artık birey kendisinden şüphe eden, başarıyı tadamamış, girişimciliği ve özerkliği bastırılmış kendine güveni olmayan bir birey olarak karşımıza çıkmaktadır. Dışarıdan oluşturma sürecine alışmış olan birey artık bağımsız bir şekilde hareket edememektedir; dışarıdan bir yönlendirme, zorlama, dürtülme beklemektedir. İçsel motivasyondan çok dışsal motivasyonla hareket etmektedir. Bir çok şeyi otoritenin isteği ya da otoritenin belirlediği kurallara göre (öğretmen, ezberlenmesi gereken ders kitapları) yapmaya çalışmaktadır.
Videonun sonlarına doğru öğrencinin;
" kitapta öyle bir şey yok, bu da kitap da yok"
gibi diyalogları tüm bu anlatılanlara örnek teşkil etmektedir. Öğrenci artık bağımsız hareket edemeyen, dar düşünce kalıpları arasında gidip gelen, bağımlı bir kişilik haline bürünmüş görünmektedir. Bu durum sorgulamamayı, düşüncelerini dile getirmemeyi, soru sormamayı, itaat etmeyi gerektirmektedir. Öğrenci yaratıcı bir birey olmaktan çıkmıştır. Bu da istenilen bir durum değildir.
Yazan : Hakan UZUN (Eğitim Bilim Toplum Çocuk)
Kaynakça
·
Sönmez,
V., (2005). Eğitim
Felsefesi (7.
Baskı). Ankara: Anı.
· Sönmez,
V., (2007). Eğitimin Felsefi Temelleri. Veysel Sönmez (Ed.), Eğitim Bilimine Giriş (3. Baskı) içinde
(s. 61-93). Ankara: Anı.
· https://docs.google.com/viewer?embedded=true&url=
http://felsefe.kku.edu.tr/belgeler/
ders/egitim_felsefesi/egitim_felsefesi_akimlari.pdf
http://felsefe.kku.edu.tr/belgeler/
ders/egitim_felsefesi/egitim_felsefesi_akimlari.pdf
(Hançerlioğlu’ndan
aktaran Kaygısız, 1997)
0 yorum:
Yorum Gönder